3 Kasım 2017 Cuma

Felsefik Yazı

İzmir’den uçağa binip, Dubai’ye gelirken, bir cümle okumuştum ve çok etkilenmiştim:“Home is not a place! It’s a feeling!”
Gerçekten de bana ait olan tüm duyguları ve evimi geride bıraktığımı düşünüyordum...

İnsanın, mekandan, insandan, durumdan, koşuldan bağımsız olduğunu deneyimlemeyen çoğu kişi, elimdeki güzellikleri ve imkanları görmem gerektiğini söylediler bana, haklı olarak..
Oysa benim zihnim öyle düşünmüyor, hayatta hiçbir çıkışım elimdekilere bakarak olmadı benim! Bu duygudan çıkışımın da, bak ne şahane bir yerde yaşıyorumla olmayacağını biliyordum buraya gelirken..sonuçta hayatımı değiştiriyordum, tatile çıkmıyordum ki, en iyi tatil köyünü seçeyim😊 Hangi peri padişahının kızı mutludur masallarda?

Nasıl yapacağımı, yapıp yapamayacağımı bilmiyordum daha...
İnsanın mucizesini ve aslında kaderinin hakimi olduğunu bir kere daha şaşırarak farkediyorum şimdi... çünkü en zor günlerimde yazdığım yazıların birinde, kendi cevabımı fısıldamışım kulağıma:

“....duygularımın izini sürmekten öte bir öğrenme yolu yok benim için..ve yaşanılan şeyin içindeki duyguyu bulmaktan başka çıkış😊” demişim...

Uzaklaşmak ise çıkış için olmazsa olmazmış meğer..
Yaşadığın her neyse bir adım geri gidip, hatta bir adım daha, dünyanı olaylardan ayırdığın zaman oluyormuş çıkışın...ben ne yaşıyorum, ne kaldı bana herşey gittikten sonra deyince..
Alt alta yazıp, listene uzaktan bakınca...
Kendi hayatını, bir film izler gibi seyredip, “Ben olsam burda böyle yapardım!” diyebilince...
İnsan, kendi kendine yoldaşlıktan keyif almaya başladığı zaman, kendini görüp sevdiği zaman,
işte tam o zaman içindeki gündemi kendi belirleyebiliyor...ve kendini daha iyi, çok daha iyi tanımaya başlıyor!
O zaman özlemde, keyifte, hayatta, sılada tadından yenmiyor😉

Anlıyor ki-dünya da, insan da, vatan da-kendisi!!
Ha özlem bitiyor mu? Hayır elbette..
Şu ana kadar bildiği “kendinin en iyi halini” özlemeye devam ediyor insan..
Şu ana kadar bildiği şeylerin de pekala değişebileceğini görene kadar..

Anlıyor ki, ne istediğini bulmak için, kaybetmek gerekiyor! Hayat dualite ile öğretiyor.. gündüzü bilmek için geceyi, geceyi sevmek için yıldızı görmek gerekiyor... yıldızı da, güneşi de, gecesi de, gündüzü de, ağacı da, çölü de gerekli bu dünyadan geçmek için..

Önce bölüyor sonra tamamlıyor düzen, ne ile tamamlanmak istediğini görmen için!
Boşluklar, mesafeler önce kendi içinde kapanmadan, Marina’lar, Mall’lar işe yaramıyor😉
Ve herkes sınavını öyle ya da böyle, orda ya da burda yaşıyor....hayat sadece dekorunu veriyor...

İnsan, kaderini kendi yazıyor, kaderini kendi biliyor, kendine ne iyi gelecek bir tek kendi görüyor!

Kalanlar, ne olursa olsun hep kalıyor, giden gidiyor...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder