30 Kasım 2017 Perşembe

Allah düşündüreceği kulunu çöle gönderirmiş😎

Kader, yol, yolculuk...
Hayatta bu yaşıma kadar kafamı kurcalayan konular, beni bilenler bilir😉

“Kaderimizde ne varsa yaşarız!” kavrayışı üzerinde kurguladım hayatımı hep şu ana kadar ben!
Bana yazılı olan senaryoda, ne gelirse önüme yaşadım, içindeki duyguyu, tecrübeyi aldım, devam ettim...
Duygulara, tecrübelere ve beni nasıl bir insana evrilttiklerine baktım yıllarca...
O yüzden, rengarenk bir duygu denizinde yaşadım, korkmadan üstüne gittim herşeyin!

“Kaderimizde ne varsa, ne için var?” sorusu ise beni hep bir huzursuz etti nedense....
Önüme gelen oyunu oynamak, her zaman daha eğlenceliydi... öyle de böyle de öğrenmiyor muydum ki?

Ne için var? Bu senaryo? Kim yazdı? Kim değiştirir? Baştan yazmak mümkün mü?

Öncelikler, korkular, kaygılar, değerler, mekanlar, kayıplar, aşklar, gerçekler...aslında şekilden şekile girmiş sınav soruları hayatın!
Yazılmış bir senaryoda, doğaçlama sahneye çıkmış, cesur ruhlarız hepimiz!
Birbirinin sahnesini çalmaya çalışan ve başrolde gözü olan🙂

İyi oynamak için çabaladım evet, ama...
“Bu rol ne için vardı?”

Korktum cevabından...
Bulamamaktan korktum!
Bulursam hakkını verememekten korktum!
Vermek için bedel ödemekten korktum... sorumluluk almaktan korktum...kendimi benden daha büyük bir ideale bağlamaktan korktum!
Ne bir ideolojiye, ne bir dine, ne bir hayat amacına bağlanmadım!
Herşeyin mümkün olduğu bir eğlenceli dünyayı mesken edinip, vur patlasın, çal oynasın yaşadım😊


Güzel, çirkin, değerli, değersiz, onurlu, gururlu, yalancı, adi, ikiyüzlü olmadan bilemeyeceğim için.. tam da bunun için...
Hepsini oldum!!
Ama ne için olduğumu görmezden geldim!
‭‭
Ve tabii ki yüzleştim sonunda!
“Hadi canım Ebru’cuğum, toparla, özetle, anla! Nasıl bir sen olmak istiyorsun karar ver! Yeteri kadar yaşadın!”

Nasıl bir Ebru olmak istiyordum?

Bildiğim düşünerek değil, yaşayarak bulacağımdı...Bildiğim, ne yaşamayı seçersem, sınavı ordan olacağımdı!
Yetmedi bildiklerim!
Ne istediğimi bilmeden, kendim olamadım😜

Hayat, senaryoyu yaşamaktan değil, yazmaktan geçiyor! Sil baştan ve bildiklerinle , sevdiklerinle, değerlerinle ve tüm kalbinle❤️
Kim durmuş yanımda, kim görmüş içimi, kim bilmiş beni gerçekten, kim destek, kim köstek olmuş...gözünü açıp görmekten ve bundan sonraki oyun arkadaşlarını ve yolunu kendin seçmekten😊
Bu sorumluluğu alıp, kendini ortaya koymadan da, yaşamak sadece oradan oraya savrulmak oluyor😊

Seyirci, oyuna bir son istiyor artık! Bilmek istiyor!
Katil kim?😉
Seyirci kim?
Oyuncu kim?
Ne için bütün bu pandomim?

Artık çalıp oynamak değil, seçip oynamak zamanı gelmişse demek...
Bir adım daha yakınız, kendimiz olmaya..
Sebebi bilmeye...cevabı bulmaya...hayatı görmeye...kadere ermeye😉🙏

Masal, kahramanın ejderhayı öldürmesiyle, kurdun karnını kesmesiyle, gökten 3 elma düşmesiyle, başlıyor....
Uyuyupta büyümesiyle...
Tıpış tıpış yürümesiyle😉

Ondan sonrası?

Happily ever after..of course🧚‍♀️🧚‍♀️🧚‍♀️




















17 Kasım 2017 Cuma

Peri Masalları Gerçek...

Dün gece müthiş bir bale gösterisindeydik✨
Kendimden geçtim, nefesim kesildi, hayran kaldım🙏

Sanat müthiş dönüştürücü birşey aynı doğa gibi🌲🌳
Burada en çok özlediğim şey, Urla, bahçem, ağaçlarım, yıldızlardı ya hep söylerim, işte dünkü gösteri ve ortam bana kendimi yeniden “evde” hissettirdi...

Ruhumu bıraktım, uçurtma gibi süzüldü..
Bir peri masalına, bir rüyaya girdim..
Kaf dağının ardına geçtim...

Birde çıkınca yağmur yağdı ki...inanılmazdı...
Büyülü birşeyler oldu...ben hayatımdan çıktım, uçtum ve geri geldim🙏

Ay ne romantik anlattın, alışık değiliz diyorsanız, tamamen haklısınız😉
Ben de bu kadar etkileneceğimi tahmin etmiyordum, daha doğrusu çoook eskiden, Efes’te Celsus Kütüphanesinde, yıldızları seyredip, şarap içerek dinlediğim konserlerden sonra, bir daha herhangi birşey beni bu kadar derinden etkilememişti😊

Sanat yani bir insanın içinden, ruhundan, bedeninden çıkan bir enerji, bir ürün, bir yapıt..
Başka bir insanın içine, ruhuna, bedenine dokununca, aynı frekansta bir enerji doğuyor ve o enerjiler birleşip, yüreği genişleten bir duygu yaratıyor...
Kalbinin büyüdüğünü, büyüdüğünü ve göğsünden çıktığını hissediyorsun...
İnsan, "Tanrı da insanı böyle yaratmış olmalı🙏" diyor.. aynı mantıkla, aynı enerji...ve AŞKLA❤️

Sanat yani bir insanın,  hiç yoktan ortaya çıkardığı bir şey, insana hiçlikten gelen kendi özünü hatırlatıyor.. içinden taşan o coşku, onunla bağlantı kurmasını sağlıyor yeniden...kendinin en iyi haliyle...

İster tüy gibi uçan balerinler, ister içinizi titreten müzik, ister kendinizi bulduğunuz bir dize, ister ruhunuzu gördüğünüz bir kitap..işte tam bu yüzden tutsak ediyor insanı..

Kendi en saf, en çıplak halini aynada gördüğün için..o zaman işte kendini, insanı, hayatı...olduğu gibi, olduğu kadar, sevdiğin için❤️

Bu dünya, bu mavi gezegen, çölüyle, deniziyle, dağıyla, karıyla, yağmuruyla, fırtınasıyla, içimize giriyor o zaman...

Bütünün bir parçası değil, bütünün kendisi oluveriyorsun!

Belki de çöllere o yüzden yağmurlar yağıyordur...kim bilir?

✨💫🌙🌟

15 Kasım 2017 Çarşamba

Çok gerçek Dubai! Buradan buyrun😉

Dubai ile ilgili doğru bilinen yanlışları yazacağım bugün! Aman gözünüzü seveyim olumluyu gör, alışacaksın, bir elin yağda öbürü balda demeyin😜 İyiyim merak etmeyin👍
Bunlar sadece çok çıplak ve gerçek Dubai, benim içimdeki dünya apayrı!
Başlıyorum o halde:

1. Dubai zengin şehri ! Sokaklarda dilenci bile yok!

Hayır! Dubai aslında çok derin fakirliğin yaşandığı, bir gariban şehri! İnşaatlarda çalışan Hintliler, işçilik yapan Pakiler, temizliğe giden  Filipinliler, kulelerin camlarını silip canlarını tehlikeye atan Nepal’liler, 50 derece sıcakta yol yapan Bangladeş’liler, klimalı ortama alışmasınlar diye 1970’lerden kalma, dökülen otobüslerle taşınan, balık istifi gibi toplu konutlarda, çocuklarına 3 kuruş para göndermek için üst üste yaşayan Asya’lıların şehri!

2. Dubai çok modern! Dünyanın hiçbir Arap ülkesinde olmayan özgürlükler var!

Evet, açık saçık geziliyor, şehrin ortasından bikiniyle denize giriliyor, barlarda çılgın partiler yapılıyor. Ama başınızı çevirdiğinizde, entarili adamlar, hacıyağı kokan insanlar, bir yaratıktan farksız gulyabani gibi çarşaflı kadınlar, restaurantta terliğini çıkarıp parmaklarıyla oynayan erkeklerle çevrili bir modernlik! Hep bir gözünü Arap dünyasına kapatman lazım ki kurgulanmış modernliği görebilesin!

3. Dubai pek çok dünya şehrine göre çok medeni!

Hadi canım! Önde giden bir adam ve arkasında sürüyle karı ve çocuk! Her baktığınız yerde “kadın” kimliğinin aşağılandığına, bastırıldığına, yok edildiğine şahit oluyorsunuz! Devlet dairesine girişte, kadın ve erkek oturma yerleri ve işlem yerleri ayrı, düzgün giyinin adam olun diye uyarılar.. Kaan ilk geldiğimizde hasta oldu, allah canımı alsın örtülü, kadın doktor tshirt’ün üstünden sırt dinledi😜 Benim oğlum erkek diye😂

4. Dubai her dine saygılı!

Sıkıysa ben Hristiyanım deyip bir su iç bakalım Ramazan’da dışarda!

5. Dubai liberal! Herkes için fırsatlar var! Çalışan kazanır! Hemde çok para kazanır!

Evet ama aynı işi yapan bir İngiliz bir Hint’liden çok daha fazla kazanır!! Sana verdiği tüm parayı, dünyanın her hangi bir yerinde alacağın bir şeyi, 3 misline 5 misline satarak senden gani gani çıkarır!
Kim demiş sömürgecilik kalktı diye?🤔🤔😃

6. Arabalar çok lüks! Hayatın boyunca binmediğin arabaları görüyorsun ve biniyorsun!

Doğru! Ama max. 120 km hız yapabiliyorsun, çoğu yerde çok daha altında. Bin Maserati’ye, uç uçabildiğin kadar😜

7. Deniz, kum, güneş, beach’ler şahane!!

Deniz görmemiş İngilizler, Almanlar için şahane! Hayatında kendini Ege’nin kollarına bir kere bırakmış bir insan için, dolgu deniz, hamam gibi su ne hissettirir dersiniz?

8. Peki Mall’lar? Markalar? Limuzinler? Çantalar? Ayakkabılar? Gece kıyafetleri?

Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca! Gez gez, ayaklarına kara sular insin.. eve gel😜 Ne o? “Gör g.tüm yolları!”😂

9. Opera, bale, konserler, araba yarışları, golf turnuvaları, spor!! Broadway müzikalleri?

Hepsi 500’den başlıyor güzelim, 3 kişi gittin, yedin içtin, izledin 1000-2000 gözden çıkaracaksın ben deyim😉

10. Yaw deli misin herkes balayına gidiyor, oteller şahane, aquapark’lar, tekne gezileri, mehtap turları, çöl safari?

Bekleriz efendim, bekleriz!

Marina’ya karşı evimiz, tanıdık safarici şöförümüz, entertainer indirim kupanlarımız, 2 tane de jipimiz var😂😂👍😘












9 Kasım 2017 Perşembe

Şöyle bir sohbet ettik kendimle😊

Hep hasret, vuslat yazıyorum, biraz da burada olanları yazayım dedim, oturdum dün, hiç planlamadan kendi içimle sohbete😉
Bu işin iyi tarafı, insan nereye bakarsa, oradan seyrediyor hayatı!
Vazgeçtiklerinin gölgesi kalkınca, bulduklarını farkediyor...
Biraz eksiliyor, biraz artıyor, biraz borçlanıyor, biraz veriyor...
Kendine çıkan yollarda, çıkmaz sokak sandıklarında gizli patikalar, karanlık geçitlerde aydınlık sonlar buluyor😊
Kendiyle ilgili, insanla ilgili keşfettiği, bulduğu şeyler, 40 yıldır bildiklerini solluyor😊

Ben mesela, ev ve düzen seven bir insanım herkes bilir..Rutinlerim, alışkanlıklarım önemlidir...
Dubai’deki evim de aynı İzmir ve Urla’daki evlerim gibi artık... aynı his, aynı koku, aynı düzen!
10 günde oturttum valla..çok az eşya ve sıfır destekle üstelik!
Herşeyi ben yapıyorum burda, ev işi, yemek, ütü, Kaan’ın okuldan alınması, alışveriş...haftada sadece 4 saat, temizliğe destek alıyorum, Nepal’li Jo’dan o kadar...

Bu bana ne söylüyor?
“Sen her yeri “evin”yapabiliyorsun pekala...Ev değil, sensin başroldeki...Evin sırtında Ebru’cuğum, unutma😉 Beceremeyeceğin bir şey de yok üstelik bu hayatta😉” Bu biiiiirrr👍

İkincisi; bir yere ait olmak, başka bir yere alışmayı engellemez! Bu hayatta  insanın tek evi olmak zorunda da değil üstelik.. neden hem İzmir’de hem Dubai’de aynı anda yaşayamayayım? Kim demiş olmaz diye? Böyle yaşayan da dünya kadar insan var üstelik.
Zihnindeki şablonlar değişince, tüm resim değişiyor!

Bu bana ne söylüyor?
“Tek yeri ev sandığın için, saplanıp kalma bir yere..
Gez, dolaş, ara, değiş, bul, bil!
Dar düşünme, genişle, yüreğini aç!
Hayat saplanıp kalmak için kısa, keşfedip, görmek içinse sınırsız”

Üçüncüsü;  çocuk canlısı, adapte olur!
Bizden hızlı öğrenir!
Kendi çıkarına göre evrilir!

Bu bana çok şey söylüyor:
“Kaan’ı bahane edip, korkularını örtbas etme güzelim😃
Sen sor bakalım kendine, ben nereye kadar giderim?😉”

Sonra dördüncüsü; insan her yerde aynı insan!
Çocuklarını, bavullarını, hayatlarını sırtlarına alıp gelmiş insanlar buraya...
Yeni geldik deyince, hemen kolundan tutup, geçecek, alışacaksın, endişe etme deyip, kendi hikayelerini anlatmaya başlıyorlar çok ilginç.
Hooopp mutlu oluyorsun, kendini bir Hint’liyle el ele, gurbeti falan konuşurken bulunca😃
Kaan’ın en yakın arkadaşı, siyahi ve ondan 30 cm.kısa dünya tatlısı Sudan’lı bir çocuk, sınıflarında bir Irak’lı otistik, Dubai doğumlu, sapsarı saçlı bir Alman, Lübnan’lı bir Hristiyan, Kanada kökenli çocuklar var... hepsi bir arada ve tipleri, dilleri, dinleri, sosyo-kültürel yapıları çok farklı olmasına rağmen inanılmaz iyiler...
Kaan, eski marka bağımlılığından büyük oranda kurtuldu, çıkan her yemeği az ve kötü de olsa aç kalmamak için yiyor, para mevhumu gelişti -hem burası çok pahalı bir ülke olduğu için hem de arkadaşları her kesimden çocuklar olduğu için-ve İngilizce bilen, bilmeyen, az bilen, aksanlı konuşan, hiç konuşamayan bir sürü çocukla, en büyük ortak dil olan “oynayarak, koşarak, gülerek ve paylaşarak” şahane anlaşıyor.


Bu bana ne söylüyor biliyor musunuz?
“Sadece kendimiz gibi insanların arasında yaşayarak ve marka ayakkabılar, montlar giyerek,  kültürler, ülkeler, dinler, demokrası, sınıf ayrımı, sömürgecilik,  insanlık vs.hakkında ahkam keserken ne kadar az bildiğimi...
“Çeşitlilik” ve “Benzerlik” gibi birbirine tezat duran iki kelimenin ortak paydasının, hayatın en güzel sürprizlerini verdiğini😊”

Diyeceksiniz ki illa görmek mi gerekiyor, hayır bahsettiğim görmek değil, hayatı, okulu, işi, yan koltuğunu, karşı kapını, kaygını, keyfini paylaşmak!
Çok ama çok büyük zenginlik🙏
İki semt ötemdeki adama yabancı olan ben, Ortadoğunun tamamına dost oldum iyi mi?😜

Beşincisi kendini bilmek, kendini sevmek, kendine yetmek, kendini açmak, kendini aşmak işin sırrı... Ne kadar önyargısız olursan kendine karşı, buradaki hayatta o kadar önyargısız oluyor sana karşı..
Becerebiliyor muyum? Her zaman değil daha🤔

Bu bana ne söylüyor?
“Mevzu her zaman sensin, kaçamazsın, kaçmamalısın! Kendine bak, sadece kendine!
Cevapların er ya da geç gelecektir!”

Ha derseniz ki ben bunları zaten biliyorum, ne gerek var gitmeye?

Bu size ne söylüyor?
Bir düşünün hele🤔😊😉

3 Kasım 2017 Cuma

Felsefik Yazı

İzmir’den uçağa binip, Dubai’ye gelirken, bir cümle okumuştum ve çok etkilenmiştim:“Home is not a place! It’s a feeling!”
Gerçekten de bana ait olan tüm duyguları ve evimi geride bıraktığımı düşünüyordum...

İnsanın, mekandan, insandan, durumdan, koşuldan bağımsız olduğunu deneyimlemeyen çoğu kişi, elimdeki güzellikleri ve imkanları görmem gerektiğini söylediler bana, haklı olarak..
Oysa benim zihnim öyle düşünmüyor, hayatta hiçbir çıkışım elimdekilere bakarak olmadı benim! Bu duygudan çıkışımın da, bak ne şahane bir yerde yaşıyorumla olmayacağını biliyordum buraya gelirken..sonuçta hayatımı değiştiriyordum, tatile çıkmıyordum ki, en iyi tatil köyünü seçeyim😊 Hangi peri padişahının kızı mutludur masallarda?

Nasıl yapacağımı, yapıp yapamayacağımı bilmiyordum daha...
İnsanın mucizesini ve aslında kaderinin hakimi olduğunu bir kere daha şaşırarak farkediyorum şimdi... çünkü en zor günlerimde yazdığım yazıların birinde, kendi cevabımı fısıldamışım kulağıma:

“....duygularımın izini sürmekten öte bir öğrenme yolu yok benim için..ve yaşanılan şeyin içindeki duyguyu bulmaktan başka çıkış😊” demişim...

Uzaklaşmak ise çıkış için olmazsa olmazmış meğer..
Yaşadığın her neyse bir adım geri gidip, hatta bir adım daha, dünyanı olaylardan ayırdığın zaman oluyormuş çıkışın...ben ne yaşıyorum, ne kaldı bana herşey gittikten sonra deyince..
Alt alta yazıp, listene uzaktan bakınca...
Kendi hayatını, bir film izler gibi seyredip, “Ben olsam burda böyle yapardım!” diyebilince...
İnsan, kendi kendine yoldaşlıktan keyif almaya başladığı zaman, kendini görüp sevdiği zaman,
işte tam o zaman içindeki gündemi kendi belirleyebiliyor...ve kendini daha iyi, çok daha iyi tanımaya başlıyor!
O zaman özlemde, keyifte, hayatta, sılada tadından yenmiyor😉

Anlıyor ki-dünya da, insan da, vatan da-kendisi!!
Ha özlem bitiyor mu? Hayır elbette..
Şu ana kadar bildiği “kendinin en iyi halini” özlemeye devam ediyor insan..
Şu ana kadar bildiği şeylerin de pekala değişebileceğini görene kadar..

Anlıyor ki, ne istediğini bulmak için, kaybetmek gerekiyor! Hayat dualite ile öğretiyor.. gündüzü bilmek için geceyi, geceyi sevmek için yıldızı görmek gerekiyor... yıldızı da, güneşi de, gecesi de, gündüzü de, ağacı da, çölü de gerekli bu dünyadan geçmek için..

Önce bölüyor sonra tamamlıyor düzen, ne ile tamamlanmak istediğini görmen için!
Boşluklar, mesafeler önce kendi içinde kapanmadan, Marina’lar, Mall’lar işe yaramıyor😉
Ve herkes sınavını öyle ya da böyle, orda ya da burda yaşıyor....hayat sadece dekorunu veriyor...

İnsan, kaderini kendi yazıyor, kaderini kendi biliyor, kendine ne iyi gelecek bir tek kendi görüyor!

Kalanlar, ne olursa olsun hep kalıyor, giden gidiyor...