28 Şubat 2016 Pazar

Cemreler ve Hayatın Anlamı:-)

İkinci cemre düşüyor bugün...Suya hemde...
Eni konu mutluyum yahu...

Bu cemre dediğimiz nedir sizce?
Büyü mü? Enerji mi? Doğa mı? Umut mu?
Hepsi mi yoksa?
Belki biraz hepsi ama benim için başka bir anlamı daha var cemrelerin..
Benim için, içimde gitmek istediğim yere, varmak istediğim sonuca yaklaştığımı gösteren küçük kavşak noktaları cemreler...
Hayata atılan "check" işaretleri.

Geçen hafta cemre düştü ve havalar soğudu mesela, pek çok kişi alaya aldı cemreyi..
Bense ne olursa olsun o anda, yaza doğru kocaman bir kavşağı geçtiğimizden emindim...
İstediği kadar soğuk havalar, fırtınalar, boralar olsun...
Kara görünmüştü:-)

Kocaman bir ışık topu olarak hayal ediyorum suya düşen cemreyi..
Havaya düşen kırmızı bir kor alev topu...
Toprak ise yusyuvarlak beyaz çiçekli ve bolca yapraklı bir çiçek topu...

Hepsinin düşme saati var...
Mesela havaya akşamüstü, alacakaranlıkta düşüyor...
Suya tam geceyarısı...
Toprağa ise güneş doğarken...

Ne kadar isterse istesin insanlar, bir türlü görememişler cemrelerin düşüşünü, o yüzden unutmuşlar ve inkar ediyorlar sanırım...
Her mevsim aynı sıcaklıktaki ortamlarda, iniş çıkışsız hayatlar yaşamaya başlamaları tam da bu günlere denk geliyor olsa gerek...

Ama birşey diyeceğim...
Ben biliyorum;-)
Her gecenin sabahı, her kışın bir baharı, herşeyin bir zamanı olduğunu...
Biliyorum yazın geleceğini...

Çünkü cemrelere, güneşe, aya, yıldızlara, ağaçlara, çiçeklere, toprağa, suya ve doğaya inanıyorum...
Herşeyden çok:-)

20 Şubat 2016 Cumartesi

Cemre...Hayat...Herşey...



Olup bitene aldırmadan değişiyor mevsimler bakın..
Tam zamanı gelince..
İlk cemre düşüyor havaya bugün, yaşasın!!!

Olacak olan oluyor engellenemez biçimde, hiçbirşeye aldırmadan..
Tam soğuğa, kara, kışa alışıp kalın hırkaların içinde, sıcacık evlerimizde, dumanı tüten kahvelerimizi almışken..
Elimizdekilere sarılıp, güvenli hayatlarımıza dalmışken...
Hoooop ilk emir gibi düşüveriyor ilk cemre...

Soyun diyor...
Üstüne fazladan aldığın kıyafetlerle, benim diye sarıp korumaya aldığın herşeyle bir hesaplaş bakalım..
Yalınayak kal...
Dünya toprağına ayaklarınla bas, hisset, onun için gelmedik mi hayata...
Güneşte kavrulmak, yağmurda ıslanmak, rüzgarda dağılmak, soğukta üşümek için...
İçimizdeki dönüşümlerle yüzleşip aynı hayata sıkışıp kalmamak için...
Ne yaparsak yapalım doğa yapacağını yapıyor...
Bize de kabul etmek kalıyor...

Daha önce yapmamış olmak demek, yapamayacağımız anlamına gelmiyor..
Korkmak sonucu değiştirmiyor...

Kristal bir vazo gibi koruyup sakındığımız hayat tuzla buz oluyor...
İçinden küçük küçük yıldızlar çıkıyor...

Herşey geçiyor... Hayat kalıyor...

15 Şubat 2016 Pazartesi

Masallardaki gibi...

Masallarla haşır neşir bir iki gün geçirdim...
Kendi masalımı buldum...

Acılı ama doğru yolla, keyifli ama yanlış yol arasında durduğumu gördüm...
Seçtiğim yanlış yolların beni bugünkü ben yaptığını...
Soru sormaya, sorgulamaya başlayınca değişimin başlayacağını...
Bu oyunda ne yaparsam yapayım , sonumu benim seçeceğimi...
Yolların uzun, kısa, doğru, yanlış olmadan aynı yere çıkacağını..
En büyük düşmanımızdan doğacağımızı...
Gördüm...

Ama en çok kendi cesaretime şaşırdım...
Zannettiğim kadar korkak, değişmez olmadığımı görmek şu hayatta yaşadığım ender yüzleşmelerdendi...

Bir karar anında ennn içime dönüp baktığımda, o kararı çoktan verdiğimi..
Her koşulda kendime, yalnızca kendime kaldığımı..
Koşullar ve durumlar ne olursa olsun bir tek kendime ihanet etmemem gerektiğini gördüm...

İçimdeki insanı...
İçimdeki hayvanı...
İçimdeki çocuğu buldum...

En kötü zannettiğimiz anların en iyilerine gebe olmasını umut etmek istiyorum...
Masallardaki gibi...